-
1 surat etmek
ду́ться, обижа́ться на кого -
2 surat etmek
pull a face -
3 surat
surat <- tı> Miene f, Physiognomie f, Gesicht n; fam Flappe f, mürrische(s) Gesicht, Schmollmund m;surat asmak fam eine Flappe ziehen;surat düşkünü Fratze f, Visage f, fig Vogelscheuche f;-in suratından düşen bin parça olmak fam eine gekränkte Leberwurst sein -
4 surat
1) физионо́мия, ро́жа, ря́шка2) недово́льная физионо́мия / ми́наsurat asmak — насу́питься
••- suratını ekşitmek
- surata bak süngüye davran
- suratı bir karış
- suratı değişmek
- suratından düşen bir parça
- suratına indirmek
- suratı kalmamak
- suratı kasap süngeriyle silinmiş
- surat mahkeme duvarı -
5 surat
(-tı)а1) физионо́мия, ро́жа, образи́на, ря́шка; мо́рдаsuratı değişmek — хму́риться
suratını karartmak — помрачне́ть
suratı asık — насу́пленный, мра́чный, наду́тый
2) недово́льная (насу́пленная) физионо́мия, недово́льная ми́на□
-a surat etmek — наду́ть гу́бы, ду́ться на кого□
bana artık surat ediyor — он ду́ется на меня́ -
6 surat
",-tı 1. face (used derogatorily). 2. sulkiness. 3. slang, playing cards (a) king, queen, or jack. -ı asık sour-faced; grim-looking; sulky; pouting. - asmak to put on a sour face, look annoyed, angry, or unhappy; to sulk; to pout. -a/-ına bak, süngüye davran. colloq. 1. He´s/She´s as ugly as sin. 2. He´s/She´s as sour-faced/grim-looking as they come. -ına bakanın kırk yıl işi rast gitmez. colloq. He´s a real Jonah./He brings bad luck to everyone he meets. - bir karış sour-faced; annoyed-looking; angry-looking; grim-looking. -ı davul/eşek derisi brazen, shameless. -ı değişmek 1. to take a firmer line, adopt a firmer tone. 2. for the expression on one´s face to change. -ından düşen bin parça very sour-faced, very annoyed-looking; very angry -looking; very grim-looking. - düşkünü ugly, (someone) who´s not much when it comes to looks. -ını ekşitmek to put on a sour face. - etmek /a/ to give (someone) a sour look; to give (someone) a sulky or pouting look. -ına indirmek /ın/ to give (someone) a sock in the face, give (someone) one in the kisser. -ı kasap süngeriyle silinmiş shameless, brazen. - (değil) mahkeme duvarı (someone) who has an extremely forbidding look on his face. -ı sirke satmak to have a very sour look on one´s face." -
7 дуть губы
surat etmek -
8 pull a face
surat asmak, surat etmek -
9 pull a face
surat asmak, surat etmek -
10 make a face
surat etmek* * *suratını buruştur -
11 Gesicht
Gesicht <-(e) s, -er> [gə'zıçt] ntsein wahres \Gesicht zeigen gerçek yüzünü göstermek;jdm nicht ins \Gesicht sehen können birinin yüzüne bakamamak;das \Gesicht wahren saygınlığını korumak, itibarını korumak;sein \Gesicht verlieren saygınlığını yitirmek;es steht ihm ins \Gesicht geschrieben yüzünden okunuyor, yüzünden akıyor;jdm etw ins \Gesicht sagen birinin yüzüne karşı bir şey söylemek, bir şeyi birinin yüzüne vurmak;jdm wie aus dem \Gesicht geschnitten sein hık demiş birinin burnundan düşmüş olmak;der Realität ins \Gesicht sehen gerçekleri kabul etmek;ein \Gesicht machen surat etmek;ein langes \Gesicht machen surat asmak2) ( Anblick) çehre, sima;das \Gesicht der Stadt hat sich verändert kentin çehresi değişti, şehrin siması değiştialtbekannte \Gesichter eski tanıdık simalar;es waren lauter fremde \Gesichter bir sürü yabancı simalar vardı -
12 дуться
-
13 pout
n. dudak bükme, surat asma, somurtma, mezgit türünden bir balık, kafasını şişiren balık————————v. dudak bükmek, surat asmak, somurtmak, surat etmek, darılmak, dudaklarını uzatmak* * *1. somurt (v.) 2. somurtma (n.)* * *1. verb((of a sulky child etc) to push the lips out as a sign of displeasure.) somurtmak, dudaklarını şişirmek2. noun(this expression of the face.) somurtma, dudak şişirme -
14 sulk
-
15 make face
v. surat asmak, surat etmek, somurtmak -
16 make mouths
v. surat etmek, surat ekşitmek -
17 make face
v. surat asmak, surat etmek, somurtmak -
18 make mouths
v. surat etmek, surat ekşitmek -
19 дуть
esmek; üflemek,püflemek* * *несов.; сов. - поду́ть, однокр.1) esmekду́ет ве́тер — rüzgar esiyor
в ко́мнате ду́ет — odada cereyan var
2) üflemek; püflemek ( на горячее)дуть на свечу́ — mumu üflemek
••дуть гу́бы на кого-л. — birine surat etmek
и в ус себе́ не дуть — oralı bile olmamak; umursamamak bile
-
20 кривиться
несов.; сов. - скриви́ться1) eğrilmek; çarpılmakде́рево скриви́лось в бу́рю — ağaç fırtınada çarpıldı
2) разг. ( выражая неудовольствие) ağız burun büküp surat etmekскриви́вшись в улы́бке — çarpık bir gülüşle
- 1
- 2
См. также в других словарях:
surat etmek — birine karşı küskün durmak, asık yüzlü olmak Şimdi ters yüzü eve dönsek çocuklar ağlar, bayan surat eder. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
surat — is., tkz., Ar. ṣūret 1) Yüz (II) Neredense suratına bir de sinek musallat olmuştu. A. İlhan 2) mec. Somurtkanlık, asık yüzlülük 3) mec. Soğuk davranma Ne vurdumduymaz misafirdi bunlar, ne surattan anlıyorlardı ne rumuzdan ne kinayeden. H. R.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çehre etmek — surat etmek Bir şeyim yok, asabım bozuk diye cevap veriyor, çehre ediyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
yüz — 1. is. 1) Başta, alın, göz, burun, ağız, yanak ve çenenin bulunduğu ön bölüm, sima, çehre, surat Bir güzel çocuk yüzüyle gülümsüyor. S. F. Abasıyanık 2) Yüzey, satıh Suyun yüzünde. 3) Kesici araçlarda ağız Bıçağın keskin yüzü. 4) Bir kumaşın… … Çağatay Osmanlı Sözlük
faça — is., argo, İt. faccia 1) İskambil destesinin en altındaki kâğıt 2) Yüz, çehre, surat 3) Giysi 4) den. Yüklü geminin bordasındaki su düzeyi ile boş geminin bordasındaki su düzeyi arasında kalan bölüm Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller faça etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
katılmak — 1. nsz, e 1) Katma işi yapılmak Süte su katılmış. 2) Bir topluluğa girmek, iştirak etmek Üç dört ev ötedeki boş arsada çocukların oyunlarına katıldım. N. Cumalı 3) Ortak olmak, benimsemek Her konuya kibar bir ses ve bir iki sözcükle katılmak… … Çağatay Osmanlı Sözlük
şişinmek — nsz 1) Surat asmak, dargın durmak 2) hay. b. Bazı böcekler, saldırıya uğradıklarında bütün uzantı ve eklentilerini, düşmanını korkutup ürkütecek biçimde yayarak genişletmek 3) hlk. Başkalarına yüksekten bakar gibi bir tavır takınmak,… … Çağatay Osmanlı Sözlük